Her sorunda olduğu gibi çıkan yangınlarda da sorunlara kalıcı çözümler üretme arayışına girmekten ziyade herkes, her kurum ben nasıl bunun sorumluluğundan kaçarımın peşinde.

Sürekli yangın haberleri ve ortaya çıkan onca yürek yakıcı sonuçlara rağmen, bu acı veren olayların önlenememesi bir tesadüf değil devam eden bir ihmalkârlık ve bilinçsizlik halidir. Havaların aşırı ısınmasının yangın risklerini artırdığı bir gerçek ama yangınların sebebi ısınan havalar değil, bunca tecrübeye rağmen bilinçlenmeyen, tedbir almayan insanoğludur.

Her sorunda olduğu gibi çıkan yangınlarda da sorunlara kalıcı çözümler üretme arayışına girmekten ziyade herkes, her kurum ben nasıl bunun sorumluluğundan kaçarımın peşinde.

Mesela Maraş ve Hatay depremlerinden sonra ilk yapılan şey de buydu. Küresel ısınmanın da en önemli nedeni insanoğlunun hayatını kolaylaştırma adına doğayı kirletmesi ve doğaya müdahale etmesi değil mi?

Doğadaki risklerin hepsini bilen insan, neden bu risklere karşı gereken önlemleri almıyor? Mesela yürüdüğünüz bir yolda, oturduğunuz parkta ya da piknik alanında dikkatlice baktığınız zaman temiz bir çevre mi görüyoruz?! Doğaya bilinçsizce attığınız her şeyin ve yaptığınız her müdahalenin size-bize bir şekilde geri dönüş etkisi yaptığını biliyor muyuz? Bütün suç ve sorumluluk başkalarında mıdır?

Bilinçli bireylerden oluşan ve doğanın bir parçası olduğunun farkında olan bir toplumda bu kadar benzer şey, bu kadar kısa sürede tekrar edebilir mi?

Her bir bireyin, yaz aylarına girerken yangın riskini minimize edecek ve ortadan kaldıracak bilinç ile davrandığını düşünün bu kadar yangın olur muydu? Olana kadar, olacağına inanmıyoruz, olduğunda da günah keçisi arıyoruz ve bütün sorunları bu akıldışı tavırla hallediyoruz. Dolayısıyla belli ki bir gün deprem, bir gün yangın, bir gün sel ve başka bir gün başka bir şey gelip bizi acılara boğup gidecek ve tek yöntemimiz var ders çıkarmamak. İhmallere ve suçlamalara devam etmek.

Sürekli deprem uyarıları yapılıyor ama insanlar depremde yılkıma riski olan barınaklarda yaşamaya devam ederek bu haberleri ve bu uyarıları dinliyor, izliyor.

Yangınlar için en son hatayı yapana gelelim, yani yangının çıkmasına sebep olana!

Eğer sıradan vatandaş Ahmet yaptıysa o hatayı bütün hukuki cezalar ve yargılamalar yapılır ve cezası da ihmali ve hatası düzeyin işletilir, buna şüphemiz yok. Ama ucu karar vericilerin, gücü elinde bulunduranların bir yerlerine dokunuyorsa o zaman hukuk şaşkın, adalet dilsiz kalabilir buna da şaşırır mıyız bilmiyorum.  

Yangınların çıkmaması için ebette gereken bilinçlenme, planlama ve projeler yürürlüğe girmeli. Ama yangın başladıktan sonra müdahale etme süresi ve imkanları da sonuçlarını ve etkilerini belirliyor. Burada devlet ve yarı resmi kurumların müdahale imkanları yeterli midir, yeterince hızlı ve doğru yöntem ve araçlarla müdahale edebilmişler midir? Bunlarda eksiklik ve ihmal varsa gereken süreç işletilecek mi? Diye bakıyoruz.

Yani adaletin gücü mü işletiliyor yoksa gücün adaleti mi? Bakıp göreceğiz.

3 günde 14 insan yangınlar yüzünden hayatından oldu. Yüzlerce hektar alan havyalarla, bitkilerle ve ekin alanlarıyla birlikte kül oldu. Elbette bunun sorumluları ve her aşamasında ihmali olanların hesap vermesi gerekiyor. Ama sürekli kendini yakan bir toplum bu hesabı sorabilir mi bundan da şüpheliyim.

Kaybettiğimiz canların ailelerine ve sevenlerine baş sağlığı, yaralılara şifa, bütün toplumun her bir bireyine sorumlulukla hareket eden bir bilinç diliyorum.