Teknolojinin gelişmesiyle beraber, medya araçlarından uzak durmak artık neredeyse imkansız hale geldi. İletişim teknolojilerinin gelişmesi ile beraber, sunduğu imkanların yanında, getirdiği sorunlar da var. Özellikle sosyal medyanın bilinçsiz kullanımı ve medyanın kullandığı dil ile ilgili toplumun yeteri kadar bilinçli olmaması, en önemli sorunlar olarak öne çıkıyor.
Yani kişiler arasındaki iletişim ile kitle iletişim araçları üzerinde gerçekleşen iletişim arasında farklar vardır ve bu farklar konusunda toplumun bilinçlenmeye ihtiyacı var. Medya araçlarının bireyler ve toplumsal kültür üzerindeki etkili rolünü dengelemek ve bireylerin, medya bilgileriyle doğru bir şekilde bağ kurması amacıyla “Medya okur-yazarlığı” kavramı ya da eğitimi gerekli görülmüştür.
Medya okur-yazarlığının gerekliliğine dair görüş ve araştırmalar, özellikle 2000 yıllından sonra dünyada araştırılıp konuşulunca, Türkiye’de de 2006/2007 eğitim yılından itibaren, Mili Eğitim Bakanlığının (MEB) müfredatına eklenmiş oldu. Ancak gereken önem verilmedi ve Türkiye’de medya okur-yazarlığı bilinci hala çok düşük seviyelerde.
Medya okur-yazarlığının farklı tanımları olsa da kapsamlı tanımlarından biri
“Çeşitli biçimlerde mesajlara ulaşma, analiz etme, değerlendirme ve iletme yeteneği (Aufderheıde ve Firestone, 1992, s.1)” olarak tanımlanıyor.
Erkan Yeşiltaş ve Ayşegül Yılmazer’in “Eğitimde Medya Okuryazarlığı ile ilgili Araştırmalara Yönelik Bibliyometrik Bir Analiz” adlı makalesinde;
“Medya okuryazarlığı, bizi çevreleyen karmaşık, sürekli değişen elektronik ortam ve iletişim dünyası içinde gerekli, kaçınılmaz ve gerçekçi bir tepkiyi temsil etmektedir. Gittikçe karmaşıklaşan bilgi ve eğlence ortamlarında, bireylerle çok algısal bir şekilde konuşan medya, bireylerin duygu, düşünce ve davranış şekillerini etkilemektedir (NAMLE, 2020). Bu etki ve mesaj yoğunluğu içerisinde güvenle yol alabilmek, medya mesajlarına ulaşmak ve bu mesajları doğru çözümleyebilmek için medya okuryazarlığı becerisine ihtiyaç duyulmaktadır” vurgusuna yer veriliyor.
Benim üniversiteyi bitirme tezim de, “Söylemlerin ideolojik kökenleri ve medya okur-yazarlığı” üzerineydi. Ve tezimin iddiası, “Medya üzerindeki her bilgi bir ideolojiden beslenir ve yine bir ideolojiyi besler” şeklindeydi.
Okuma ve yazmayı öğrenmek ne kadar değerliyse, artık medya iletişim araçlarıyla yapılmak istenen algılara karşı, doğru analiz ve tutum gelişmek ve o araçlar üzerinden bilgi paylaşırken farkında ve bilinçli olmak hayati derecede önem olduğu kanaatindeyim.
İzlediğiniz, dinlediğiniz ya da okuduğunuz her şeyde başkalarının amaçları vardır ve eğer bunun farkında değilseniz, monipüle ediliyorsunuzdur.
Peki siz, kitle iletişim araçlarıyla ya da sosyal medya mecralarında, yaptığınız paylaşımların farklı insanlara ulaştığının ve insanların üzerinde etki yapabileceğinin bilinci ve sorumluluğuyla mı paylaşıyorsunuz?
Yaptığınız paylaşımda neyi amaçladığınızı bilerek mi yapıyorsunuz?
Medyada okuduğunuz bilgileri ne kadar sorguluyorsunuz?