Son yıllarda yaşanan olaylar, adeta bir bir distopya filmi senaryosunu andırıyor. Bir anda herkes zenginleşti; evler, arabalar, lüks yaşamlar aldı başını gitti.

Kredi imkanları genişleyince, insanlar parayı bol keseden harcamaya başladı. Evler yenilendi, lüks arabalar sokakları doldurdu, herkes lüks bir yaşamın peşine düştü. Bitcoin, borsa ve yasa dışı yollarla hızlı kazançlar elde edenler de bu rüzgara katıldı. Ancak bu pembe tablo uzun sürmedi; balon patladı ve büyük bir ekonomik krizle yüz yüze geldik.

Krizin bir başka boyutu da kara para aklama faaliyetlerinin artması ve fırsatçıların piyasayı sömürmesi. Kara para aklayanlar, paralarını aklamak için gayrimenkul ve lüks tüketim mallarına yatırım yaparak piyasayı daha da şişirdi. Fahiş fiyat artışları, ulti fakir kiracıları ve normal alıcıları zor durumda bıraktı. Mal sahipleri, fahiş fiyat artışlarıyla fiyatları yükselttikçe, piyasada erişilebilir konut ve temel ihtiyaç maddeleri bulmak zorlaştı. Yine en çok mağdur olan ulti fakirler oldu.

Diyarbakır'da dolaşırken sıkça duyduğumuz bir genel bir yakarış var: "Millette para yok." Ancak, aynı zamanda şehrin kafeleri, restoranları ve AVM'leri tıklım tıklım dolu. 18 yaşındaki gençlerin altında statü göstergesi olarak kullanılan lüks araçlar adeta oyuncak gibi alınıp satılıyor. Bu çelişki, aslında toplumun ekonomik durumu ve harcama alışkanlıkları hakkında ilginç bir tablo çiziyor.

Bir diğer önemli faktör de kredi kartı kullanımı ve taksitli alışveriş imkanı. İnsanlar, ellerinde nakit olmasa bile kredi kartlarıyla harcamalarını sürdürebiliyorlar. Bu durum, özellikle AVM’lerde yapılan alışverişlerde kendini gösteriyor. Taksitli ödeme seçenekleri, anlık nakit sıkıntısı çeken kişilerin harcamalarını ertelemesine olanak tanıyor, böylece alışveriş yapmaya devam edebiliyorlar. Bunu keşfeden ulti fakirler, sosyal yaşamdan eksik kalmamak için bankaların borç batağına sürüklendi. Aniden zenginleşen multimilyarderlerin yanında çok fazla dayanamadılar, intihara kadar varan trajediler yaşandı.

Uzun lafın kısası, biraz parası olup borsa ve bitcoin gibi piyasalarda değerlendirerek aniden zenginleşenlerin yanında, ulti fakirler kuru ekmeğe muhtaç kaldı. Uyuşturucu baronlarının piyasada istismar ettiği gençler, genellikle ulti fakir ailelerin çocukları oluyor. Kısa yoldan para kazanma vaatleriyle gençlerin geleceklerini çalarak ya cezaevine yolluyorlar, ya da toprak altına.