8 yaşındaki Narin Güran, Diyarbakır'da kaybolmasının ardından günlerce süren aramalar sonunda, cansız bedeni bir dere yatağında taşlarla örtülmüş halde bulundu. Küçücük bir çocuğun hayatı, karanlık ve acımasız bir olayla sona erdi. İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın açıklamalarıyla birlikte bu acı haber ülke gündemine oturdu. Ancak mesele yalnızca bir kayıp çocuğun cansız bedeninin bulunması değil; bu olayın ardında yatan toplumsal gerçekler, görmezden gelinen ve konuşulmayan bir dizi problem.

Bir köyde binlerce dedikodu, gizlenen gerçekler
Olayın ardındaki sır perdesi hala aralanmadı. Narin'in ölümüne dair köyde binlerce dedikodu dolaşıyor. Bu söylentiler arasında amcası S.G.'nin tutuklanmasıyla bağlantılı olanlar da var. Ancak, köydeki sessizlik ve gizlenen bilgiler, gerçeğe ulaşmayı zorlaştırıyor. Dedikoduların ötesinde, ailenin yaşadığı bu trajedi toplumun kanayan bir yarasını yeniden gün yüzüne çıkardı: Çocuklarımız neden ölüyor?

Narin'in suçu ne? Bu toplumda çocuklar neden ölüyor?
Narin Güran’ın suçu neydi? Daha 8 yaşında bir çocuk, oyun oynaması, öğrenmesi ve büyümesi gereken yaşta, neden bu kadar acı bir sonla karşılaştı? Ülkemizde neden bu kadar çok çocuk trajik bir şekilde hayatını kaybediyor? Bu soruların cevabını bulmak zorundayız.

Çocuklar, masumiyetin ve geleceğin sembolleridir. Onların ölümü, bir toplumun geleceğine atılan en büyük darbedir. Ancak burada sorulması gereken asıl soru şu: Çocukların hayatını tehdit eden bu karanlık zihniyetin amacı ne? Hangi vicdan, hangi mantık bu tür bir vahşeti kabul edebilir? Biz yetişkinler, toplum olarak bu çocukları korumak için ne yapıyoruz?

Bir aileyi bu acıya kimler mahkûm etti?
Anne ve baba ne yaptı ki böyle bir acıyla karşılaştılar? Bu sorunun cevabı belki de en zor olanıdır. Narin'in ailesi, evlatlarının kaybıyla yıkılırken, toplum olarak bizim de onlara destek olmamız gerekiyor. Bir çocuğun hayatı, toplumun tüm katmanları tarafından korunmalı ve kollanmalıdır. Ancak burada da büyük bir sorun var: Toplum olarak biz bu görevi ne kadar yerine getiriyoruz?

Soruşturma ve adaletin gereği
Narin’in ölümüne ilişkin soruşturma devam ediyor. Ancak yalnızca hukuki bir süreç değil, bu toplumun vicdanında da bir hesaplaşma başlamalı. Suçluların adalet önünde hesap vermesi elbette ki önemlidir. Ancak asıl mesele, bu tür olayların tekrar yaşanmaması için neler yapılması gerektiğidir.

Narin’in sessiz çığlığı
Narin Güran’ın cansız bedeni bir dere yatağında bulundu. Ancak onun sessiz çığlığı, bu toplumun yüzleşmesi gereken gerçeklerin sesi oldu. Her kaybolan çocuğumuzla birlikte toplum olarak biraz daha eksiliyoruz. Narin’in anısı, bizlere unutmamamız gereken bir ders ve uyanmamız gereken bir çağrı olmalı. Çocuklarımızı korumak, onların masumiyetine sahip çıkmak ve bir daha böyle acıların yaşanmaması için gereken önlemleri almak, hepimizin ortak sorumluluğu olmalıdır.