Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, terör örgütü PKK’nin yaptığı sözde 'ateşkes' çağrısı hakkında açıklamalarda bulundu.
Terör örgütünün tamamen tasfiyesinin nihai hedef olduğunu vurgulayan Bakan Güler, "Ateşkes gibi metinde yer almayan hususlar gündeme getirilmemeli. Böyle bir şey asla ve asla söz konusu değil." ifadelerini kullandı.
NE OLMUŞTU?
MHP Lideri Devlet Bahçeli'nin Öcalan çağrısıyla birlikte yeni açılım süreci yeniden başladı. Devlet Bahçeli partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamada '' Öcalan TBMM'ye gelsin PKK'yi lağvettiğini açıklasın. Bunun sonucunda da umut hakkından yararlansın'' şeklinde konuşmuştu.
Bahçeli'nin çağrısının ardından iktidar tarafı ve DEM Parti Bahçeli'ye destek çıkmıştı. Yaşanan süreçlerin ardından DEM Parti heyeti önce PKK elebaşı Öcalan'la ardından ise Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile diyalog kurmuştu.
Yapılan görüşmelerle birlikte DEM Parti heyeti siyasi partileri de ziyaret etmiş ve süreç hakkında bilgiler vermişti. Son olarak İmralı'ya yapılan ikinci ziyaretin ardından PKK elebaşı Öcalan'dan yazılı bir açıklama gelmişti.
Teröristbaşı Öcalan PKK'ye silah bırakma çağrısında bulunmuştu. Öcalan'ın çağrısının ardından terör örgütü PKK'dan açıklama gecikmedi. Kandil yaptığı yazılı açıklamada kendilerine yönelik bir saldırı olmadığı taktirde hiçbir saldırı gerçekleştirmeyeceklerini söyledi.
Terör örgütünün 'ateşkes' açıklamasının ardından sürecin baş aktörü olan Bahçeli'den yanıt gelmişti.
Bahçeli, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada örgütün ateşkes çağrısını isabetsiz bulduğunu belirterek şunları kaydetmişti:
6 Mart 2025 tarihinden itibaren özellikle Suriye’nin Lazkiye ve Tartus kentlerinde patlak veren, müteakiben Hama, Humus ve Dera kentlerine de sıçrayan silahlı ve sipariş çatışmalar komşu coğrafyaların huzur ve istikrarı kadar ülkemizin de iç asayiş ve barış ortamını tehdit edici kıvam ve kırattadır.
Dışarıdan kumanda edildiğine dair en ufak kuşku duyulmayan etnik ve mezhep temelli cepheleşmeler kabus senaryolarına maalesef işlerlik ve ilerleyiş kazandırmıştır. Suriye’nin küllerinden yeniden doğuşuna direnen ve böylesi müessir doğruluşa engel çıkarmayı hedefleyen bölgesel ve küresel husumet mekanizması taşeronları eliyle kaos imalatına girişmiştir.
Her ne kadar Suriye’de nispeten sular durulmuş ve iç kanama kontrol altına alınmış olsa bile dip dalga halindeki kriz ortamının yatıştığını söylemek için vakit daha çok erkendir. Mezhep ihtilafını kaşıyan ve kurcalayan, bu yolla Suriye’yi ateşe verip bölge ülkelerini köşeye sıkıştırmayı amaçlayan ilkel ve iğrenç bir tertip gözle görülür şekilde mesafe kaydetmektedir. Baas kalıntılarının kukla işlevi gördüğü, yabancı istihbarat örgütlerinin faaliyet halinde bulunduğu, Siyonist barbarlığın devrede olduğu karanlık tablo tüm vahametiyle ortadadır.
Bu kapsamda Cumhuriyet Halk Partisi’nin Baas zihniyetinin tetikçisi gibi hareket edip Alevi kardeşlerimiz üzerinden istismar kampanyasına tevessül etmesi hastalıklı ve hasmane siyasetinin yeni bir türevidir. CHP’nin mezhep provokasyonu sadece Türkiye’ye değil, şu mübarek günlerde İslam toplumlarına, bölgesel denge ve dinamiklere yapılabilecek en vahim kötülüktür. CHP’nin Baas artığı ve uzantısı gibi pozisyon alması çok tehlikeli bir kırılma ve kopuştur.
Alevi kardeşlerimiz bizim canımız ve ciğerparemiz; milletimizin ve İslam aleminin ayrılmaz, ayrılamaz ve ayrı görülemez inanç ve insanlık değerleridir. Bizim nezdimizde Alevi ile Sünni arasına uçurum kazanlar, bunlar arasında ikilik çıkaranlar, yetmezmiş gibi birbirine uzak ve yabancı gibi takdim edenler din, diyanet, millet ve ümmet düşmanlarıdır. Ne Alevi kardeşlerimiz ne de Sünni kardeşlerimiz ölümcül oyunlara aldanmayacak, buna da asla kanmayacaktır. CHP’nin yolu yol değildir. CHP’li yönetici ve milletvekillerinin açıklamaları fitne ve fücura ön açmak, öncü olmak manasından başka yorumlanamayacaktır.
Siyasi mezhepçilik ve etnik ayrımcılık peşinde koşanlar hem insanlık suçu işlemekte hem de yasa ve anayasaya aykırı emel ve eylemlere ortak olmaktadır.
DEM Parti’nin de bu gelişmeler karşısında duruşunu ve tutumunu netleştirmesinde yarar vardır. CHP veya diğer partilerle temaslarında 27 Şubat İmralı çağrısını mı konuşacaklar, yoksa etnik ve mezhebi hassasiyetleri tahrip edici adım ve arayış halinde olan partilerin fason ve fosilleşmiş ezberlerini dinleyip ortak mı olacaklar? PKK’nin kurucu önderi tarafından hazırlanan “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı”nın gereğini mi ifa edecekler ya da Suriye bahanesiyle Türkiye’nin iç kargaşa ve karışıklığa düşmesini projelendiren çürümüş siyasi zihniyetlere aracılık mı yapacaklar? DEM Parti’nin bu çerçevede kararını billurlaştırması acil ve amik bir ihtiyaçtır.
Türkiye, kalıcı ve kategorik ölçüde terörü millet ve devlet hayatından çıkarmanın arifesindeyken etnik ve mezhebi tahrikleri siyasi araç ve argüman olarak kullanan fırsatçı, fırıldak ve fikirsiz siyasetçileri ne Allah affedecek ne de aziz Türk milleti hoş görecektir.
Milliyetçi Hareket Partisi, bir beladan kurtuluşun mücadelesi verilirken, diğer ve daha dehşet uyandıran nevzuhur sorunların yeşertilmesinden kaygılıdır ve herkesi, bilhassa siyasi partileri ahlaklı, duyarlı, milli ve sorumlu olmaya davet etmektedir.
Unutulmasın ki, ateşe dökülen benzin ilk dökeni yakacak; rüzgardan kim medet umuyorsa önce onun çatısı uçacaktır.