Gazze’de 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana meydana gelen sivil can kaybı ve yıkım elbette ki tasvip edilmez.  Ama Kürtler bu çatışmaların tarafı değiller. Ne sebebidirler ne de sonucudurlar. Bu çatışmayı başlatmadıkları gibi,  durduracak güçleri de yoktur.

Dünyada herkes, önce kendisini düşünür. Sonra başkasını. En erdemli insanlar bile kendi Milletini, başka milletlere tercih ederler. Hiçbir insan kendi çıkarını, başkasının çıkarına değişmez. Tüm fedakarlıklar, karşılıklıdır. Kimse, kimseye karşılıksız bir şey yapmaz. Merhamet duygularıyla, zor durumdakilere el uzatılır. Fakat, insan zor durumda iken, başkasına kolay kolay yardım elini uzatamaz. 

Biz Kürtlerde, bu kuralların çoğu tersine işliyor. Biz kendimiz doymadan, son lokmamızı bile üçüncü şahıslara uzatabiliyoruz. Misafirperver olmak, merhamet duygusu taşımak, başkalarıyla empati kurmak, hem vicdani hem de medeni bir davranıştır. Ama kendi sorunlarını çözmeden, başkasına el uzatmaya kalkışmak, kanımca  insani duygularla açıklanamaz. Buna, belki de idrak yoksunluğu denebilir. 

Milletler, kuşkusuz homojen, yekpare, tek tip insanlardan oluşmuyor. Millet içinde farklı sınıf ve tabakalar vardır. Milleti oluşturan insanlar Dini olarak farklı inançlara sahip olabilir. İdeolojik farklılıklar her millette mevcuttur. Herkes aynı düşünmez, aynı yaşamaz. Pek çok farklılıklar bir arada olur. Bireyler bir millete ait olmakla tek kimlikli olmazlar. Bir birey çok farklı kimliklere sahiptir.

Mesleği, eğitimi, cinsel aidiyeti, memleketi, yaşı, sahip olduğu dini inanç, ideolojik tutumu, üyesi olduğu parti ve dernekler, yaşam tarzı tercihi, sosyal statüsü, hatta yaşadığı apartman bile bireye bir kimlik kazandırır.

Modern yaşam, bireyin kimliğinde hem çeşitlilik ve zenginlik yaratmış, hem de yaşam tarzında özel durumlar yaratmış. Bizler bu farklılıklarımızı, farklı aidiyetlerimizi  sosyal ve kültürel zenginlik olarak kabul etmeliyiz. Bunları bir ayrışma ve çatışma vesilesi yapmamalıyız. 

Kürtler, bir devlet sahibi olmadıkları için, ne yazık ki farklı devletler ve güçler tarafından bilinçli olarak ayrıştırılıyorlar. Enerjilerini birleştirmelerine izin verilmiyor. Bir birlerine karşı kırkıştırılıyorlar. Birleşip hem iyi bir sinerji yaratmaları hem de güç olmaları, onları egemenlikleri altında tutan devletlerin işine gelmez. Bundan dolayı, aralarına nifak sokuluyor. Nifak olunca, ittifak olmuyor, çatışma ortamı doğuyor. 

Filistin İsrail çatışması 1948 yılından beri süre gelen bir çatışma. Bazen sıcak çatışma durulsa da,  taraflar sürekli bir birine karşı tetikte oldukları için, en ufak bir kıvılcım, ciddi çatışmalara neden oluyor. Aralarındaki çatışmanın temel nedeni de dinsel değil, teritoryaldır. Taraflar toprak kavgası, bu topraklar üzerinde egemen olma çabasındadırlar.

Aralarındaki savaşın yol açtığı trajediler ne kadar büyük olursa olsun, sebep ne din, ne inanç, ne de değerlerdir. Elbette ki savaş her zaman yıkıcıdır. Savaşlarda en çok masum insanlar, kadınlar, yaşlılar, savunmasız çocuklar zarar görüyor. Tolstoy diyor ki “ Normal zamanda her biri kriminal bir suç olan eylemler, savaş zamanında normal sayılıyor.” 

7 Ekimde Hamas’ın İsrail’e fırlattığı füzelerin yol açabileceği insani trajedileri tahmin etmemek için, öngörüden yoksun olmak gerekiyordu. O saldırıda İsrailli siviller de büyük zarar gördü. Üstelik ele geçirilen bazı sivillere yapılan muamele de hiç de insani değildi. İsrail’in buna karşı aynı şekilde asker-sivil ayrımı yapmadan, karşı saldırıya geçmesi de insani değildir. Ortada orantısız bir güç durumu da vardır.

Gazze’de 7 Ekim 2023 tarihinden bu yana meydana gelen sivil can kaybı ve yıkım elbette ki tasvip edilmez.  Ama Kürtler bu çatışmaların tarafı değiller. Ne sebebidirler ne de sonucudurlar. Bu çatışmayı başlatmadıkları gibi,  durduracak güçleri de yoktur. 

Kürtlerin, İsrail –Filistin çatışmalarından dolayı, kendi aralarında kutuplaşmaları tam bir akıl tutulmasıdır. Kürtleri İsrail’e karşı cihada davet etmek, iyi niyet ve insani duygularla açıklanamaz. Bu tutum Kürtleri ayrıştırmaya hizmet eden bir tutum. Kürtlerin enerjilerini yurtsever amaçların dışında kullanmaya hizmet eden bir tutum. 

Kürtler, mazlum bir millettir. Kendi ana dillerinde eğitim yapma hakkına bile sahip değiller. Nüfusu Filistin Nüfusunun 10 katından fazladır. Dilleri Resmi dil değil. Devletleri yoktur. Bu halleriyle gidip Filistin’e yardım edip, onlara devlet kuramazlar. Bunu yapacak ne güçleri ne de imkanı vardır. 

Filistin –İsrail çatışması nedeniyle kutuplaşmaya gerek yok. Savaş hep yıkıcı ve gayrı meşrudur. İnsanlar sorunlarını barışçıl yollarda, evrensel hukuka ve hakkaniyete uygun çözme  becerisi göstermelidir. Yapılacak şey, taraf tutmaktansa, tarafları ateşkes ve barışa davet etmektir. Barışın elini güçlendirmektir. Savaş sürdükçe, hem can kaybı artar, hem yıkım olur. Daha çok trajik durumlar yaşanır. Kürtler de, önce kendi sorunlarını çözmek için birlik olmayı becermeliler. Yoksa ne kendi sorunlarını, ne de başka sorunları çözemezler. Olayların süjesi olmaz, nesnesi olurlar.