AMED TIMES- Eyleme kayıp yakınları, DEM Parti Diyarbakır Milletvekili Adalet Kaya, DEM Parti Diyarbakır İl Eş başkanı Pınar Sakık, DEM Parti Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Adayı Doğan Hatun, siyasi parti ve sivil toplum örgütü temsilcileri ile hak savunucuları katıldı.

Eylemde, gözaltında zorla kaybedilenlerin ve faili meçhul saldırı sonucu katledilenlerin fotoğrafları taşındı. Yine her hafta olduğu gibi çok sayıda çevik kuvvet ve sivil kolluk görevlileri alandaki yerini aldı. Bu hafta, İstanbul’da 20 Şubat 1994 tarihinde gözaltında kaybedilen Cüneyt Aydınlar’ın akıbeti soruldu.

Eylemde konuşan İHD Diyarbakır Şube Başkanı Ercan Yılmaz şunları söyledi:

“İHD, Türkiye’de özelikle 90’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlere ilişkin, kayıp yakınlarıyla birlikte 30 yıla yakındır mücadele yürütüyor. Yaşanan kayıp ve faili meçhul cinayetlerin demokrasinin önündeki en büyük engel olduğunu defalarca dile getirdik. Geçmişle yüzleşme sağlanmadığı müddetçe kronikleşmiş hak ihlallerinin sürekli yaşanacağını belirtik. Bu gün ne kadar haklı çıktığımızı görüyoruz.

Ayrıca bugün 2 Mart ve 1994 tarihinde DEP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılarak, Kürt siyasetinin demokratik yollarla hak mücadelesi yürütmesine karşı en büyük darbelerden biri olarak tarihe geçti. Aradan geçen 30 yılda, devlet aklı, hak ve özgürlükleri geliştirmek, demokrasiyi içselleştirmek, evrensel hukuk standartlarını yakalamak yerine muhalifleri yargı eliyle cezalandırıp, demokratik alandan uzaklaştırmaya çalışmaktadır.

90’lı yılarda kayıp ve failli meçhul cinayetler yoğun bir şekilde yaşandı ancak bugün de yıllık raporlarımıza baktığımızda ihlallerin aynı şekilde devam ettiği, şekillerin değiştiği ancak çeşitliliğin arttığını görüyoruz. 90’lı yıllarda zorla kaçırma ve faili meçhul cinayetlerle tehdit altında bırakılan insanlar, bugün kolluk görevlilerinin baskısıyla karşı karşıya. Bu akıl, ne Kürt meselesinin çözümüne, ne de Türkiye’nin demokrasisine bir yarar sağlamıyor.”

DEM Parti Diyarbakır İl Eş Başkanı Pınar Sakık ise, “Kaybettirme politikaları, 1980 darbesiyle başlamış ve 90’lı yıllarda zirveye ulaşmış bir politikadır. Bugün mesele Kürt olunca kaybettirme, öldürülme olmuştur. Mesele Kürt olunca hesap sormama, failler cezasız bırakılmıştır. Bizler şu taleplerde bulunuyoruz, kemiklerin bir an önce bulunması, yapılan bu zulme son verilmesi, bir mezarın bile çok görülmemesidir” diye konuştu.

İHD Diyarbakır Şubesi Üyesi Fırat Akdeniz ise, Cüneyt Aydınlar’ın hikayesini okudu.

Akdeniz, “Cüneyt Aydınlar, 90’ların başında Diyarbakır’daki ailesinin yanından üniversite eğitimi için İstanbul’a gitti. İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi üçüncü sınıf öğrencisiyken 20 Şubat 1994 tarihinde bir arkadaşı ile buluşmak için Bakırköy/İncirli’de bulunan Ömür Durağı’na gitti. Burada Terörle Mücadele polisleri tarafından bir operasyon kapsamında gözaltına alındı. Bu operasyonda gözaltına alınan on dört kişi gibi Cüneyt de Gayrettepe’deki İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Yedi gün kayıt dışı gözaltında tutulduktan sonra 27 Şubat 1994 tarihinde gözaltı kaydı yapıldı.

28 Şubat 1994 tarihinde akşam saatlerinde, Terörle Mücadele Şubesinde görevli polisler Cüneyt’i Beyoğlu Çukurcuma Kadirler Yokuşu’na götürdü. Mahalle sakinleri otuz kadar polis eşliğinde elleri kelepçeli olarak getirilen Cüneyt’in kanlar içinde olduğunu, bir bacağının kırık olduğunu ve ayakta duramadığını gördüler.

Polisler, mahalle sakinlerinin “yürüyemez halde” olduğunu söyledikleri Cüneyt’in yer gösterme esnasında "Dur"  ihtarına uymayarak kaçtığına ve arkasından koşmalarına rağmen yakalanamayıp firar ettiğine dair bir tutanak düzenlediler.

Cüneyt Aydınlar ile birlikte gözaltında tutulan on dört kişi tutuklanıp hapishaneye gönderildi. Bu kişiler 17 Mart 1994 tarihinde avukatları aracılığıyla kamuoyuna yaptıkları açıklamada, Cüneyt Aydınlar’ın 20 Şubat 1994 tarihinde gözaltına alındığını ve onu 2 Mart 1994 tarihine kadar gözaltında gördüklerini söylediler.  Ağır işkence gören Cüneyt’in 2 Mart 1994 tarihinde, kendisine  “Ölmeye hazır mısın? Ölmeye gidiyorsun!” diyen altı polis tarafından sürüklenerek bulunduğu hücreden çıkarıldığını ve kendisini bir daha görmediklerini açıkladılar.

Ailenin başvurusu üzerine İnsan Hakları Derneği avukatları olayı araştırdı ve 25 Mart 1994 tarihinde İHD İstanbul Şubesi bir basın açıklaması yaparak Terörle Mücadele Şubesinin gözaltına aldığını kabul ettiği Cüneyt Aydınlar’ı kaybettiğini duyurdu ve İçişleri Bakanlığı tarafından konuyla ilgili açıklama yapılmasını talep etti.

Ailenin ve İHD’nin tüm girişimleri sonuçsuz kaldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü polislerin beyanı dışında hiçbir dayanağı olmayan “Cüneyt Aydınlar’ın yer gösterme esnasında ellerinden kaçtığı” iddiasını sürdürdü.

Cumhuriyet Savcısı olayı soruşturmak yerine polisin firar senaryosunu esas alarak Cüneyt hakkında yakalama kararı çıkardı. Hâkim, polislerin ifadelerini esas alarak haklarında beraat kararı verdi. Cumhuriyet Savcısı zaman aşımını gerekçe gösterip şüpheliler hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verdi.

786. Haftamızda Menekşe Aydınlar’ın “30 yıl oldu bilmeye hakkım var; oğluma, göz bebeğime ne oldu?” Sorusunu hem devleti yönetenlere ve hem de adli makamlara soruyoruz Cüneyt Aydınlar’a ne oldu?

Anayasadan, yasalardan, evrensel hukuktan bahsetmenin hiçbir karşılığının olmadığı bu ağır koşullarda hukuku savunmaktan asla vazgeçmeyeceğiz. Biliyoruz ki insanı çaresizliğe sürüklemeyi amaçlayan bu koşulları aşmanın, barışı, demokrasiyi, hukukun üstünlüğünü yakalamanın başka da bir yolu yok.

Gözaltında kaybedilişinin 30.Yılında bir kez daha maddi gerçeği açığa çıkartacak etkinlikte bir soruşturma-kovuşturma yapılması ve faillerin işledikleri ağır suçla orantılı biçimde cezalandırılması talebimizi tekrarlıyoruz.

 Kaç yıl geçerse geçsin Cüneyt Aydınlar için, tüm kayıplarımız için adalet istemekten asla vazgeçmeyeceğiz.