İsrail-Hamas çatışmalarının başladığı 7 Ekim 2023 tarihinden beri, özellikle, İsrail’in Gazze’de başlattığı, çoğunlukla sivillerin zarar gördüğü operasyonlardan sonra, hem hükumetten, hem de özellikle radikal İslami kesimden, ciddi itirazlar geliyor. Bu güne kadar yüzlerce protesto yürüyüşü yapıldı. Özellikle Kürtlerin yaşadığı illerde protestolar daha yoğun seyretti. Bunun da stratejik bir nedeni vardır. Maksat, kendi yaptığı operasyonların manipülasyonudur. Hükümet bilerek sık sık, İsrail’i sert eleştirilerin hedefine koyuyor. Bu şekilde İslam ülkelerinden kendi operasyonlarına gelebilecek tepkilere engel olmaktır.
Son zamanlarda, hükumetin eleştiri dozunun şiddeti de arttı. Önce, İsrail’le ticari ilişkilerin durdurulduğu açıklandı, sonra iş“gerekirse müdahale bile edileceği” mesajına kadar tırmandırıldı. İsrail tarafı da sert karşılık vermeye başladı. Bu karşılıklı sert mesajların asıl hedefinde her iki ülkenin kamuoyu vardır. İki taraf da karşılıklı iç kamuoyunun gazını almaya çalışıyorlar. Ne Türkiye İsrail’le sıcak bir çatışma ya da savaşa girer ne de Batı ve NATO buna izin verir..
Devletler arası ilişkilerin yönünü belirleyen sebepler, insani ve ahlaki değerler değildir. Devletlerin ilişkilerini belirleyen çıkarlardır. Kaldı ki, iki ülke arasında, değerler çatışması da yoktur. Her iki devlet de, kendi güvenliklerini, ekonomik ve politik çıkarlarını korumakla meşgul. 7 Ekimden sonra Türkiye’nin Kürdistan Federe devleti sınırları içinde yürüttüğü operasyonlar ve Suriye’ninKuzeyinde yaptığı askeri müdahaleler arttı. Türkiye; hazır dünyanın gözü kulağı Filistin-İsrail çatışmasında iken, askeri operasyonlarını sessiz ama güçlü bir şekilde sürdürüyor. Sorun, devlet güvenliği olunca, İnsan Hakları, Demokrasi, Hukuk ve Ahlaki değerler görünmez oluyor.
Türkiye-İsrail ilişkileri stratejik ve tarihseldir. Türkiye Cumhuriyetini kuran kadrolar İttihatçı kimliğe sahiptirler. İttihat ve Terakki Cemiyeti ilk kurulduğunda, başta Selanik’teki Yahudi sermayesinin desteğini almıştır. Kuşkusuz bu destek karşılıksız değildi. Karşılığında Saltanatın kaldırılması isteniyordu. Zira Yahudiler, Filistin topraklarını II. Abdülhamit’ten satın almaya çalışmışlardı. Abdülhamit İslam Dünyasının tepkisini göze alamadığı için kabul etmemişti. Yahudiler Osmanlı saltanatını, özellikle II. Abdülhamit’i Yahudi Devletinin kurulması önünde engel olarak görüyordu. Sultan Abdülhamit’i tahttan uzaklaştırmak için İttihatçılara destek verdiler. Nitekim saltanat kaldırıldı, Cumhuriyet ilan edildi…
Türkiye, İsrail Devletini tanıyan ilk İslam ülkesidir. İsrail ile Türkiye arasındaki ticaret hacmi 2023 TUİK verilerine göre 6,8 milyar dolardır. Türkiye, İsrail’e 5.2 milyar dolarlık ihracat yapıyor, karşılığında, İsrail’den 1,6 milyar dolarlık ithalat yapıyor. Yani bu ticarette Türkiye daha avantajlı görünüyor. Yine iki ülke arasında, askeri alanda da ciddi işbirliği vardır. İsrail, Türkiye’nin savaş uçaklarının tamir ve modernizasyonunu yapıyor. İsrailli kimi askeri personeli, Türkiye’de eğitim görüyor.
Özetle Türkiye-İsrail ilişkileri tarihsel ve stratejiktir. Karşılıklı çıkarlara sahiptirler. İki devlet de Batıya müttefikler. Soğuk savaş döneminde tereddütsüz ABD ve NATO yanında yer almışlar. Her iki devletinde, bir anda dini veya ahlaki değerler için tatlı menfaatlerini bırakıp, karşılıklı bir sıcak savaşa girmelerini beklemek, aşırı saflık olur. Kamuoyunda sergiledikleri tutumun aynısını, diplomatik ve resmi kanallarda sürdürdüklerini de hiç sanmıyorum. Böyle bir durum devletlerarası ilişkilerin tabiatına aykırı olur.