GÜNDEM

Rojin Kabaiş'in ölümü üzerine adli tıp raporuna itiraz edildi

Van'da kaybolduktan 18 gün sonra ölü bulunan Rojin Kabaiş'in ölümüne ilişkin Adli Tıp Kurumu'nun ek raporuna itiraz edildi ve avukat Mariye Bildirici Borazan, hukuki süreçleri başlatacaklarını belirtti.

Abone Ol

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencisi Rojin Kabaiş, 27 Eylül akşamı arkadaşlarına göl kenarına gideceğini söyleyip kaldığı Seyyid Fehim Arvasi Kız Yurdu’ndan ayrıldıktan sonra kayboldu. Cenazesi ise 18 gün sonra kaybolduğu yerden 20 kilometre uzaklıktaki Molla Kasım Mahallesi sahilinde bulundu.

Otopsi raporunda ölüm nedeni “suda boğulma” olarak öne sürülürken, baba Nizamettin Kabaiş, kızının intihar etmediğini belirtti. 14 Kasım’da İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan (ATK) gelen otopsi raporunda, ölüm nedeninin “suda boğulma” olduğu, darp veya cinsel saldırıya ilişkin bir bulgu olmadığı yer alırken, Rojin Kabaiş’in ölüm zamanına ve suda kalma süresine değinilmedi.

Van Barosu’nun talebiyle Van Cumhuriyet Başsavcılığı, ATK’den Rojin Kabaiş’in ölüm zamanına ve suda kalma süresine dair ek otopsi raporu istedi.

ADLİ TIP’TAN İSTENEN EK RAPOR

Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen ve 13 Aralık’ta Cumhuriyet Başsavcılığı’na ulaşan ek raporda, daha önceki raporda yer alan bilgilere değinildi. Raporda, Rojin Kabaiş’ten alınan 5 tırnak örneği ile 79 adet eküvyon örneğinin incelendiği belirtildi:

“Elde edilen bulgular, bulunduğu ortam, bulunuş şekli, olay yeri inceleme bulguları dikkate alındığında; kişinin ölümünün suda boğulma sonucu meydana gelmiş olduğunun kabulü gerektiği ancak suda boğulma olayının intihar mı, kazara mı veya bir başkası ya da başkalarının etkisiyle mi gerçekleştirildiği hususunda tıbben değerlendirme yapılamadığı, bu hususların adli tahkikatla aydınlatılması gerektiği oy birliği ile mütalaa olunur."

ŞÜPHELER GİDERİLMEDİ

Rojin Kabaiş’in ölümüyle ilgili şüpheler hala giderilmezken, soruşturma dosyasındaki gizlilik kararı da devam ediyor. Dosya avukatı Mariye Bildirici Borozan, ilk günden bugüne kadarki sürece dair değerlendirmelerde bulundu.

‘İLK GÜNDEN İHMAL VARDI’

Rojin Kabaiş’in kaybolduğu haberini ikinci gün aldıklarını belirten Mariye Bildirici Borozan, duydukları ilk saatten itibaren dosyaya dahil olup, konunun takipçisi olduklarını söyledi. Rojin’in eşyalarının bulunduğu yere sık sık gidip gözlem yaptıklarını dile getiren Mariye Bildirici Borozan, şunları söyledi:

“İlk günden birçok ihmal vardı ve bunu sık sık dile getirdik. Gördüğümüz ihmal ve ihlallerden en önemlisi arama çalışmalarının gece vakti durdurulması, sahil bandında ve özellikle Bardakçı köyünde hiçbir arama çalışmasının olmamasıydı.

Belediye ve dalgıç ekipleri sürece çok geç dahil edildi. Biliyoruz ki bu tarz kaybedilme veya kaybolma vakalarında alınacak ilk aksiyon çok önemli. Dosyayı çözüme ya da çözümsüzlüğe götürecek olanda bu ilk aksiyon oluyor.

Dolayısıyla o günlerde hızlı bir şekilde arama yapılması ve çalışmaların yaygınlaştırılması için çok çabaladık. Dosya birkaç gün tevzi edilmedi, nöbetçi savcıda kaldı. Bunlar ciddi ihmaller. Arama çalışmaları ilk günler için hayati önem taşıyor."

'SAVCI SIRADAN YAKLAŞTI'

Kadın örgütleri ve kadın cinayetleri konusunda hassas olan insanlar olarak süreci büyük bir hassasiyetle işlettiklerini vurgulayan Mariye Bildirici Borazan, ancak devlet ve savcıların bu gibi durumlara sıradan yaklaştığını söyledi.

Bir kadın kaybolduğunda veya katledildiğinde savcı veya devletin durumu içselleştirmediğini ve etkin bir soruşturmanın yürütülmediğini ifade eden Mariye Bildirici Borazan, “Bizim kadar önemsemiyorlar. Çünkü kaybolan bir kadın onlar için önemli olmayabiliyor. Savcılık öğrendiğimiz kadarıyla ilk günden itibaren hem intihar olayı üzerinde durdu hem de soruşturmanın ilk günlerinde farklı spekülatif haberlere yoğunlaştı” dedi.

ÜNİVERSİTE KAMPÜSÜ

Polis ve savcılarla yaptıkları görüşmelere de değinen Mariye Bildirici Borazan, olayın bir kaybedilme vakası olduğunu ilk saatler itibariyle polislerle paylaştıklarını belirtti.

Kadın avukatlar olarak gece Bardakçı köyüne gittiklerini söyleyen Mariye Bildirici Borazan, şöyle devam etti:

“Gözlem için gittiğimizde tek bir polis ve arama noktasının olmadığını gördük. Kampüse giriş çıkışlarımızda araçlarımız ne durduruldu nede arandı. Kimsiniz, neden buraya geldiniz? sorusu dahi sorulmadı. Dolayısıyla Rojin’in kaybolma olayıyla ilgisi olan bir şahıs varsa, kampüs ve kaybedilme yerine çok rahat giriş ve çıkışının olduğunu düşünüyoruz. Elimizde bununla ilgili somut bir veri yok ancak var olan ciddi ihmaller ayrıntılı olarak değerlendirilmedi."

'TESPİT EDİLEN DNA’LARLA İLGİLİ BİLGİ YOK'

Ön otopsi işlemleri sırasında gözlemci bir hekimin olduğunu dile getiren Mariye Bildirici Borazan, bu gözlemci hekimin otopsi esnasında şüphelendiği birçok nokta olduğuna dikkati çekti. İlk ATK raporunun büyük bir eksiklikle hazırlandığının altını çizen Mariye Bildirici Borazan, şunları belirtti:

“Bunun sebeplerinden biri derinlemesine incelenmemesi. 18 gün boyunca Rojin kayıptı ve sonrasında maalesef cansız bedeni bulundu. Acaba Rojin 18 gün boyunca ölü olarak mı orada bekledi? Yoksa sonradan mı gerçekleşen bir ölümdü? Bunlar bizim için oldukça önemli ve dosyayı da ciddi manada ilerletecek bir soruydu.

Bununla ilgili ilk ATK raporunda hiçbir cevap verilmemişti. Rojin’in vücudunda ve alt bacakta meydana gelen morluklar vardı. Alt bacakla ilgili bir bilgi paylaşılmaz iken üst bacak ve vücuttaki renk değişiklikleriyle ilgili bilgiler yer aldı. Yine boyun kısmında bir anormallik olduğunu tespit ettik ve bunu hukuken değil ATK uzmanlarıyla tespit ettik.

Boynunda otopsi esnasında net olarak fark edilen ve üzerine konuşulan bir anormallik vardı. Onunla ilgili de hiçbir bilgi yer almamıştı. Yine Rojin’in vücudunda DNA’lar bulunmuştu. Bu DNA’ların vücudunun hangi bölgesinde tespit edildiği ve kime ait olduğu bilgisi çok önemliydi. Cinsel saldırıya uğramış olma ihtimalini bize gösterecek bir bölgede mi ya da sadece bir saç teli, kol ve bacak üzerinde mi bulundu. Bunun ilgili bir bilgi yoktu. Oysa bunların tamamıyla ilgili onlarca itiraz sunduk dosyaya.”

ATK’NİN EK RAPORUNA İTİRAZ EDİLECEK

Ölümün nasıl, nerede, kim tarafından, kazara mı yoksa intihar mı olduğuyla ilgili yeterli donelerin kendilerine verilmediğini söyleyen Mariye Bildirici Borazan, “Suda boğulma olduğu söylenildi, cinsel saldırı, zehirlenme gibi bir bulgunun olmadığını söylendi ve ikinci raporda da verildi. Biz en ince ayrıntıya kadar her şeyi talep ediyoruz. Örneğin Rojin’in kaybolduğu yerde bulunan su şişesindeki DNA’ların da alınmasını istedik. Rojin’in midesinde yemek artığı olabileceği değerlendirilen akışkan sıvının muhteviyatı ile ilgili bir açıklama istedik fakat bunların tamamıyla ilgili bize bir açıklama gelmedi. İkinci ATK raporu ile ‘verebileceğimiz bilgileri veriyoruz, konuyu kapatın’ denildi. Bazı işlemlerin daha ayrıntılı ele alması gerekirken kaybolduğu gün olan ayın 27’si ile bulunduğu günün 15’i arasındaki süreç boyunca ölü olduğu ve suda olduğu bilgisi ek olarak yer almış oldu. Onun dışında bizi tatmin edecek, dosyayı çözüme kavuşturacak bir bilgi yer almadı. Bu ATK raporundan da razı değiliz, itirazlarımızı yeniden sunacağız” diye belirtti.

'ATK RAPORLARDINDAN MEDYADAN HABERDAR OLUNDU'

ATK raporlarının kendileriyle paylaşılmadan yandaş medya tarafından servis edildiğine işaret edilen Mariye Bildirici Borazan, raporu almak için günlerce savcının kapısında beklediklerini ve savcının kendilerini sürekli sudan sebeplerle ertelediğini söyledi.

Dosyadaki kısıtlılığın dosyaya taraf olanlara karşı olduğunu belirten Mariye Bildirici Borazan, “Bir anda yandaş hesaplar tarafından ATK raporunun açıklandığı haberini gördük. İlk ATK raporu için üç gün boyunca savcının kapısında neredeyse hiç ayrılmamıştık ve bize bilgi verilmemişti. Biz savcıdan dönüş beklerken, ATK raporu savcıya ulaşmış ama bundan haberimiz olamazken gece yarısı yandaş sosyal medya hesapları ATK raporunu içeren haberleri servis etti. Bu raporun yayımlanması tabii ki savcılığın sorumluluğunda” ifadelerini kullandı.

DOSYADA NE OLDUĞU BİLİNMİYOR

Baba Nizamettin Kabaiş ve beraberindeki bir heyetle emniyete gittiklerini ve Rojin’in Van’a geldiği ilk günden kaybolduğu güne kadarki görüntülerinin tarandığını dile getiren Mariye Bildirici Borazan, şunları kaydetti:

“Bütün kamera görüntülerini tek tek izledik. Bu görüntülerde bildiğimizin dışında çok fazla bir şey olduğunu düşünmüyorum. Rojin’in kaybolduğu yerin görüntüleri mevcut yalnızca ayağındaki sarı terliklerin renginin açık olması dolayısıyla o olduğunu anlayabiliyoruz görüntülerdeki kişinin.

Çünkü gece karanlık ve hem mesafeden dolayı hem de karanlık olmasından kaynaklı kameranın gece görüşü bunun tam olarak ne olduğunu, Rojin’in orada ne kadar kaldığını göstermiyor. Bununla ilgili dosyayı aydınlatmaya yetecek yeni bir veri elde edilmediğini biliyoruz. Bilgimiz dışında eğer bir yorum, değerlendirme, bilirkişi raporu dosyaya girmişse bununla ilgili de bir bilgimiz yok.

‘KADIN CİNAYETLERİ POLİTİK’

Ülkede yaşanan kadın cinayetleri ve şüpheli ölümlere değinen Mariye Bildirici Borazan, bu ölümlerin politik bir mesele olduğunu vurguladı. Mariye Bildirici Borazan, şöyle devam etti:

“Kadın cinayetlerinin ve kadına dönük şiddetin önlenmesi için yeterince adım atılmıyor. İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması, 6284 sayılı Kanun’un uygulanmaması, şiddet dosyalarında caydırıcı cezaların verilmemesi büyük sorunlar. Rojin dosyasındaki ihmaller de bunlardan bağımsız değil. Takipsizlikle kapatılan dosyalarla çözüm bulunmaz, biz bu dosyaları açığa çıkarmaya devam edeceğiz.

'AYM, AİHM VE DİĞER TÜM SÜREÇLERİ İŞLETMEYİ DÜŞÜNÜYORUZ'

Gerekirse yıllarca hukuki mücadelemizi sürdüreceğiz. Eğer dosya ‘intihar’ denilerek kapatılırsa, bunun net bir şekilde açıklığa kavuşturulmasını sağlayana kadar süreci takip edeceğiz. Elimizden geleni, bilimsel veriler ve hukuki kurallar çerçevesinde yapacağız. AYM, AİHM ve diğer tüm süreçleri işletmeyi düşünüyoruz.

Rojin’in ölümüne dair net bir açıklama yapılmadan dosya kapatılırsa sonuna kadar ‘Rojin’e ne oldu?’ diye sormaya devam edeceğiz. Kadınlar öldürülüyor ve kimse bunun için bir şey yapmıyor. Bizim sorumluluğumuz, bu dosyaların takipçisi olmak. Rojin’e karşı sorumluluğumuzu yerine getirebilmek için sonuna kadar mücadele edeceğiz.”

Mariye Bildirici Borazan, ayrıca, Diyarbakır Barosu ile görüşmeler yapacaklarını ve savcılıkla da bir araya geleceklerini aktardı.