Her şeyi ben bilirim, dilediğimi, söyler, dilediğimi yaparım anlayışı, yerini, tüm dünyada, halk bilir, kamuoyu beni yönlendirir anlayışına bırakıyor. Çağdaş dünyada yönetme kavramı, yerini yönetilişime bırakıyor. Öyle, bizdeki gibi, hükümetler, keyfi bir şekilde muhalefete çeşitli terör etiketlerini yapıştıramıyor. Yasama, Yürütme ve Yargıyı tek elde toplayıp, basını da kontrol altına almakla, demokratik yönetim olmaz. Bundan olsa olsa, mutlakıyet ve otokrasi olur…
Bu hükümet, ilk yıllarından beri, Devleti Ticari bir anlayışla yöneteceğini söylüyor. Tacirin tek amacı kar etmektir. Yani ekonomik olarak kar elde etmektir. Oysa devletin amacı kar etmek değildir. Asla tacir gibi düşünemez. Ekonomik hiçbir getirisi olmayan, sosyal, siyasal ve mali alanlarda ekonomik kaynak kullanır.
Nikola Makyavelli ( Nicollo Machiavelli) “Siyasal iktidar, toplumda maddi ve manevi tüm değerleri dağıtan erktir.” der. AKP, 2002 yılından beri yaklaşık 22 yıllık iktidardır. Bu süre zarfında dediği gibi, devleti tam bir tacir zihniyeti ile yönetti. Bol ihale yaptı. Her ihaleden payını da aldı. İlk başlarda bu payın oranı, görece daha düşüktü. Sonra toplumun sessiz ve tepkisizliğinden de istifade ederek, yapılan tüm ihalelerden, müteahhitlerle neredeyse yarı yarıya kırıştı. İşe alımlardan, sadece yandaş yerleştirmekle kalmadı, alınan işçi ve memurdan da belli bedeller tahsil etti. Ne de olsa en yüksek gücü kullanıyordu. Yandaş müteahhitler de ciddi rant elde ettiler. Geniş halk kesimi, ağır vergi yükü altında inim inim inlerken, kararnamelerle, yandaş müteahhidin milyarlarca vergi borcu, tek kalemde silindi. Hesap vereceği hiçbir merci yoktur. Tüm denetim makamları, denetim altına alınmıştır.
2016 yılından 2024 yılına kadar, başta orta sınıfı temsil eden kesimin elinde-avucunda ne varsa alındı. Gelir düzeyleri %75 oranında düşürüldü. Alt gelir gruplarının da gelirleri iyice kuşa çevrildi. Öyle ki; orta düzeyde maaş alan, bir emeklinin maaşı, bir akşamlık rakı sofrasının mezesine yetemez duruma getirildi. Bir emekli, eşiyle birlikte, sahil kıyısında 4 yıldızlı bir otelde tek bir gece barınamaz oldu.
Oldu da ne oldu? İşte olanlar, gazete manşetlerinden öğreniyoruz:283 Otel işletmesi Konkordato talep etmiş. Bir avuç müteahhit, ne yazık ki tüm turistik tesisleri dolduramıyor. Restaurantlar yine sinek avlar oldu. Emekçi ve emeklinin alım gücü kalmadı. Bir asgari ücretli tüm ücretini verse dahi, bu turistik mekanlarda yarım gün barınamaz. Milyonlarca emekçi ve emeklinin dinlenme hakkı “Müteahhit Devletimizce” bertaraf edilmiştir. Ama kimsenin ahı kimseye kalmaz misali, yokluk ve yoksulluk bir ateş alazı gibi yukarı doğru tırmanıyor. Müteahhit Devletimizin tutuşmasına da ramak kaldı.
Umutlar dışa bağlanmıştı. Nurettin NEBATİ dememiş miydi “ Gözünüzü 6 ay kapatın, bakın ne mucizeler gerçekleşecek “ şu ana kadar 6 kez 6 ay geçti. Ekonomin ateşi 40’ı çoktan aştı. Beklenen yabancı turist akımı da bitti.
Geçenlerde, İsveç’te yaşayan bir dost ile Afyon İkbal tesisinde 2 çorba, bir tandır 1 adet 100 cclik su aldık.790,00.TL. tuttu. Arkadaş şaşkınlığını gizleyemedi.(Türkiye ortalamasına göre ucuz sayılan bir tesisi.) Biz bu yemeyi İsveç’te en fazla ve böyle bir mekanda 700,00.TL.ye yiyebiliriz. İsveç’te Asgari Ücret 65.000,00.TL. Varın alım gücünü siz mukayese edin.
Ben her yaz Kuşadası’na giderim. Hiçbir yaz, sahiller bu yaz olduğu kadar tenha olmadı. Bu sabah (06.07.2024) çok makul ev en çok müşteri alan bir Restaurantın şefine sordum. İş durumu ne? Cevabı “Bu yıl en az %60 daha az müşteri gelmeye başladı. Eskiden haftada 1-2 kez gelen müşteri, şimdi yılda 1 veya 2 gelir oldu. Bazısı hiç gelemez oldu. Hemen bitişiğindeki otel fiyatını sorduk, “ Kişi başı günlük 7-8 bin TL. Yani, bir emekli aylığı. Peki Müteahhit Devletimizin yetkilileri bunu bilmez mi? Bilirler ama kendilerinden hiçbir zaman hesap sorulmayacağı inancıyla, Sırça Köşk Maktığıyla ülke idare ediyorlar. Ama Keçi Boynuzlarının fırlanmasına da pek vakit kalmadı!