Muhalif ve muhaliflik kelimesinin anlamını internetten ararsanız veya birine sorarsanız yaygın olarak sadece karşıt olma, karşıtlık temelinde bir tanımlama bulursunuz. Tanımlamalardaki karşı ve karşıtlık doğru ama eksik bir tanımlamadır. Çünkü muhalifliğin ana teması farklı yeni fikirler üretmek, farklı fikirlere sahip olmaktır. Sadece karşıt olmak bu tanımlamanın karşılığını vermiyor. Bu tür muhaliflik ve tanımlamalarının karşılığı tarihteki yeniçeri ayaklanmalarının temel sloganı olan « istemezük » durumudur. Yeniçerilerin eylemleri hiçbir zaman yenilikçi, dönüştürücü, ilerici olmamış ve adlandırılmamıştır. Tam aksine “istemezük” eylemleri daima bozguncu ve istikrar bozucu olarak tanımlanmıştır.
Muhalif olmanın prensiplerinden biride, döneme uygun ilerici, yapıcı ve dönüştürücü fikirler üretebilmektir. Muhalifler her dönemde o dönemin dönüştürücü dinamikleri olmuşlardır. Antik çağdan ve öncesinden beri Filozoflar ve dönüştürücü toplumsal liderler bunun en güzel örnekleridir.
Tarihte dönüşümleri gerçekleştirebilen lider, kurum ve gruplar bu tür fikirlere sahip olanlardır. Tarihte bu fikirlerin karşıtlığını yaparak statükocu durumuna düşen liderler, kurumlar ve gruplar gericileşmiş ve kaybetmişlerdir. Bir fikre bir eyleme, bir yapıya karşıysan onu dönüştürecek bir fikir sahibi olman gerekir. Sadece eski durumu savunarak muhalif değil statükocu olunur.
Muhalifim demekle muhalif olunmuyor. Muhalif olabilmek için muhalifliğin yukarda saydığım asgari temel şartlarını yerine getirmek gerekiyor.
Çoğumuz kişiler üzerinden konuşuyoruz çünkü bu yöntem çok kolay.
Kimimiz ise olaylar üzerine, az biraz ihtiyaç hâsıl olduğunca kafa yorarak, ortalama bir insan profili sergiliyoruz.
Bir kısmımız ise fikrimiz olmazsa da aciz gözükmemek için fikirler üzerine tartışır gibi yapıyoruz ve algı operasyonlarının, toplumsal mühendisliğinin ve bilgi kirliliğinin zeminini oluşturuyoruz. Ğerzi Arapların Siirt/Kurtalan/Kadya beyi Seyit Süleyman’ın kızı Rahmetli babaannem Héciyit (hacı) Hadice Hanım her namazında bu profile sahip kişilerin yaratacağı tahribatı ifade eden “Ya rabbim bizi yarım âlimlerin şerrinden koru” şeklinde bir dua ederdi.
Ben kendimi bildim bileli muhalif oldum. Kendime ait ürettiğim ve savunduğum fikirlere sahip oldum ve fikirlerime inanarak büyük bir inançla fikirlerim uğruna mücadele ettim. Köhnemiş statükocu rejime karşı mücadelemde onlarca kez işkenceye maruz kaldım, yıllarca hapis yattım, ismim statükocu katillerin ölüm listelerinde defalarca yayınlandı ve bu listelerde yer alan birçok muhalif arkadaşım öldürüldü, binlerce kez tehditler aldım, 4 kez suikasta maruz kaldım ve 1994’te İsviçre’ye sürgüne gitmek zorunda kaldım. Bu zaman zarfında muhalifliğin temel şartlarını yerine getirmeye çabaladım en önemlisi ülkemi dönüştürecek fikirler sahibi olabilmek için fikir üretmeye çabaladım.
Muhalifliğimde sürekli “Küçük İnsanlar Kişilerle, Vasat İnsanlar Olaylarla, Büyük İnsanlar Fikirlerle Uğraşır.” Özdeyişini esas almağa çabaladım. Bu temelde muhalifliğimde sadece kişileri ve olayları değil, onları ortaya çıkaran ve dönüştürecek olan fikirleri esas almağa çabaladım.
Günümüze bakacak olursak ortalık muhaliflikten geçilmemesine rağmen muhalif olduğunu iddia eden kesimde ortada ufuk açıcı, dönüşümün dinamiği olabilecek muhalifliğin ana teması olan yeni fikirlerin kırıntısı yok. Bu kesimin %90’nı muhalifliğini karşıtlık temelinde bir kişiyi köhnemiş fikirlerle eleştirmesinden öteye geçmemektedir.
Toplumsal dönüşümün karşısında köhnemiş fikirler ve kişilerle uğraşan, bu temeldeki fikirleri esas alarak ortaya çıkan siyasi yapılar muhalif değil statükocudur, kaybetmeye mahkûm aciz gerici unsurlardır.
Ülkemizin ve dünyamızın geçmişte olduğu bu hassas dönemde, Ülkemizde muhaliflerin ve dönüşümü esas alan yeni muhalif fikirlerin boy vermesini diliyorum.
Mim Yavuz Binbay