“Çingene çalar Kürt oynar" şeklinde duygu değeri bağlamından kopartılarak siyasal tahrifata uğratılmış atasözünün sosyolojisine değil de arkeolojisine baktığınızda, Kürdün hakikaten nice zamandır oynadığını görürsünüz. Çünkü onun bu oyunu, tarih kadar eskiye dayanır. Lakin dans sanatlarının s’si ile ilgilenmeyen siyasal erk, bu olgunun alter egosunda müzik ve dans değil, kriminal gerçeklik arayarak kendi oyununu sergilemekle meşgul.
Kürtlerin onlarca hatta yüzlerce isimle zengin bir literatüre dönüştürdüğü halayın, Zagros dağları eteklerindeki kadim serüvenine geçmeden önce aşağıdaki görselleri incelemenizi rica edeceğim.
Birinci görsel, Tahran Antik Eserler Müzesinde sergilenen kalkolitik çağa ait bir kil çömlek. M.Ö. 4800 yıllarına tarihlenmiş. İran’ın Loristan İle İlam Eyaletlerinin sınırında yer alan, Rumeşkan iline bağlı Surî ilçesindeki, Xoda Nezer-i Çoxa Sebz höyük kazılarında bulunmuş nadide bir eser.
Çömlek üzerindeki resim ise daha nadide. Hepsi neredeyse kalça kalçaya hizalanmış yedi dansçı görünmekte. Eller birbirine kilitlenmiş, kollar dik veya hafif bir açıyla bükülmüş, dansçıların üst gövdeleri tek bir kütle gibi sıralanmış, aralarında kısmi mesafe olsa da kalçalar ve dizler az biraz bükük, kollar ileri geri hareket ederken, ayakların biri öne diğeri arkaya atılıyormuş gibi bir durum söz konusu.
Resmin animasyonu yapılsa ayakların ritmik şekilde daha güçlü ve daha hızlı hareket ettiklerini de görebiliriz belki. Dansçıların üzerindeki kıyafetler ise çömleğin tarihinden de ilginç. Bu kıyafetleri herhangi bir İranlıya gösterir de, sizce bu kıyafetler neyi andırır diye soracak olursanız; tartışmasız size Şalvar-ı Kurdî diyecektir, yani Kürt şalvarı. Hani şu bugün bile Kürdü, Azerisi, Farsı, Gileki, Belucisi her İranlının evinde ya da dinlenme alanında rahat olduğu için eşofman niyetine giydiği Kürt Şalvarından bahsediyorum. Bu derece bariz bir kıyafet işte. Bu etek gibi şalvar içinde dans edenleri gösteren eserin bulunduğu yer ise Zagros dağlarının eteği.
Kaynak: https://l24.im/GuWrMF9
İkinci görselde aynı şekilde İran’ın kadim Rey Şehrinden. Ceşme-i Ali mıntıkasındaki kazılardan elde edilen ve M.Ö. 5000 yıllarına tarihlenmiş kil seramik parçası. Fransa’nın Louvre Müzesi’nde sergilenen bu nadide eser üzerinde de kadın oldukları anlaşılan dansçılar var.
Proto - afroasyatik kadınları çağrıştıran bu dansçıların sergilendiği yere değil de bulunduğu yere bakacak olursanız, yine Zagros dağlarının eteğini görürsünüz.
Kaynak: https://l24.im/Z4uG
Çünkü kadim Rey Şehri de Cibâl bölgesinde yer alır. İran’ın batı bölgesine adını vermiş olan Cibâl bölgesinin, tam ortasında yer alan Zagros dağlarından ötürü Arapça’da, dağlık bölge anlamına gelen Cibâl ismiyle adlandırılmıştır.
Nitekim Süretü’l Arz adlı eserinde Cibâl’in bir haritasını da paylaşan İbn Havkal’a (ö. 978) göre Cibâl, kuzeyde en uzak noktada Hulvân (Hewreman), Erbil, Şehrezor, orta kesimde Sühreverd, Kasr-ı Şirin, Kermisin (Kermanşah), Dinever, Hemedan, en doğuda Nihavend ile Burucerd, en güneyde Lûr/Loristan ve Masebezân, kuzeydoğunun en uç bölgesinde, Demavend dağını da içine alan Kazvin ve Rey gibi yerleşim yerlerine sahip, Azerbaycan ile Deylem bölgesine komşu coğrafayanın adıdır.
İlk dönem Arap tarihçiler Cibâl bölgesinin tamamına Mahü’l-Kûfe adını vermişlerdir. Aynı müellifler mâh kelimesinin Farsça olduğunu ve “kasaba” anlamına geldiğini de ifade ederler. Ancak buradaki mâh kelimesi, Cibâl bölgesinin eski adı olan Medya’nın yani Med'lerin ülkesinin adıdır. Zira bu kelime ile teşkil edilmiş bütün yer adları Cibâl bölgesi sınırları içinde bulunmakta ve birçok yerleşim yerine bu cümleden Dinever, Nihavend ve Hewraman gibi yerlere dahi; “Mahü’l-Kûfe” “Mahü’l-Basra” “Mahü’l Hûlvan” vb. isimlerle anılmışlardır. Yani Medya’nın Küfe’si, Medya’nın Basra’sı vb.
Tarih, siyasal gücün güdümündeki coğrafyacıların siyasi müktesebatından payına düşeni aldıkça da bu bölgeye Irak-ı Acem, Acemistan, Kûhistan vb. değişik isimlerde verilmiştir. Ancak hiçbir siyasal güç ve hiçbir tarihçi ya da coğrafyacı dağ gibi Zagros ismini yerinden oynatmayı başaramamıştır.
Gelelim üçüncü görsele. Altta müşahede ettiğiniz üçüncü görselin bulunduğu yer de Zagros’un eteğidir. Resmi adıyla Kürdistan olan eyalet ile resmi adı "Kirmanşah" değil Kermanşah olan eyaletlerin Kürdistan sınırları içerisinde kalan Zarde Yaylasının, Karatepe anlamına gelen Tepe-i Reş adlı bölgesinin stratejik bir yerinde Kale-yi Yezdgird höyüğü içerisinde bulunmuş; Partlar/Eşkaniler döneminden kalma kabartmalı bir sütun tamburu.
Kaynak: https://l24.im/zqgu
Ehl-i Hak Kürtlerinin yoğun olarak yaşadığı Delahu’ya (hani şu toplu şekilde tanburların çalındığı ünlü bölge) 12. Km. uzaklıkta, kalenin tam karşısında Ehl-i Hak Kürtlerinin Seyyid Baba Yadgar Türbesi yer alır. 1963'te İngiliz arkeolog Edward Keall tarafından bulunan bu nadide eser de Kanada’nın Toronto kentindeki Royal Ontario Müzesinde sergilenmekte. Bu eserde en az 2000 yıllık.
Kabartma üzerinde Eşkani tuniği, başında da Eşkani başlığıyla eli belinde, sağ ayağı sol dizine gelecek şekilde kırılmış, sağ elini havaya kaldırmış duran bir dansçı daha. Dansçıdan ziyade halay başı gibi duruyor.
Yukarıda görsellerini gördüğünüz her üç eserde, kadim adı Medya olan geniş Cibâl coğrafyasında yer alan Zagros dağlarının doğusunda bulunmuş eserlerdir. Kürtlerin ata yurdu olan Zagros’un doğusunda bu ve buna benzer eserler gün yüzüne çıkarılırken, Zagros’un batısında ise nicedir farklı bir oyun sergilenmekte. Zagros’un batısında kalan ve yerli Anadolu halklarından birisi olarak tanımlanan Kürtlerin halayı, siyasi bir malzeme haline getirilmekte.
Evet çeşitli halklara ait dansların tarih öncesine uzanan kadim bir geçmişi vardır amenna. Ama halayın Zagros halklarının bir bileşeni olan Kürtler için, geçici bir bakanlık genelgesiyle izah edilecek cinsten değil, tarihten de öte kimliksel bir anlamı vardır.
Dolayısıyla dolaysıyla herhangi bir siyasal erk, Zagros dağlarını yerinden oynatabilirse şayet, bu vesileyle Kürde de halayını unutturabilir belki.