Filistin topraklarında ve tüm Arap coğrafyasında 77 yıldır daha doğrusu Osmanlı imparatorluğunun dağılıp bu coğrafyanın küresel güçler (İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar ve daha sonraları ABD) tarafından işgal edilmesinden beri uygulanan politikalara baktığımda bana bu tabiri hatırlatan bir ilişki ağını hatırlattı.
Filistin coğrafyasında 77 yıldır devam eden katliamlar ve soykırım uygulamalarına baktığımızda hep aynı yöntem ve söylem tekrarlanmaktadır. İnsanlık suçu katliamı bebek, çocuk, kadın, yaşlı demeden uygulayan İsrail askerleri ve işgalcileri, destek verenler ABD ve tüm batılı olarak adlandırılan AB, Kanada vb. ülkeler. Her seferinde katliam uygulanır, sonra her biri sahneye çıkar ve rolünü oynar; İsrail suçu üstlenir ve zafer kazandığını ilan ederek tüm bölge devletlerini de karşı çıkan olursa arkasındaki gücün desteğiyle aynı akıbete uğrayacağı hususunda açıkça tehdit eder.
Bu insanlık suçlarına 77 yıldır açıkça destek veren ABD-İngiltere ve müttefikleri her seferinde bu saldırılar konusunda önceden haberleri olmadığını beyan ederler. Kendilerinin “barış ve ateşkes “için çabaladıklarını, İsrail’in kendini savunma (bundan fütursuzca saldırı eylemlerini desteklediklerini) hakkının olduğu söylemini tekrarlayarak bölge devletlerini İsrail’in saldırganlığını durdurmak için müdahale ederlerse İsrail’i koruyacaklarını ilan ederek bölge ülkelerini tehdit ederek İsrail’in işlediği insanlık suçlarının devamını sağlayacak desteklerini ilan ediyorlar.
Yıllardır bölge ülkelerini aşağılayan bu tiyatro oynandı ve görüldüğü gibi oynanmaya devam ediliyor.
Birinci soru, İsrail arkasındaki gücün sınırsız desteğini almadan 77 yıldır işlediği savaş suçlarını işleyebilir mi? Ekonomik, askeri, siyasi, demografik yapı vb. faktörleri değerlendirdiğimizde tüm akli selim insanlar mümkün olamayacağını belirtecektir.
Gelelim bu garnizon devletin kurucu hamilerine, siz haberiniz olmayan bir eylemi nasıl destekliyorsunuz? Bir çocuk dahi ebeveyninden bir konuda destek istediğinde ebeveyn önce destek istediği konunun ne olduğu sorar ve öğrendikten sonra desteğini verir veya reddeder. Söz dinlemeyen hata yapan hangi çocuk ebeveyni tarafından ABD’nin her seferinde İsrailli ödül verircesine milyarlarca dolarla ödüllenir?
Demokrasi havarileri süper güçler olarak adlandıran bu ülkeler haberleri olmadıkları bir insanlık suçuna nasıl desteklerini sunuyorlar!
Bu durum bana 19 Nisan 2024 tarihinde ABD temsilciler meclisi başkanı Mike Johnson’ın açıklamasını hatırlatıyor. Mike Johnson aynen şunları söyledi; “Yurt dışındaki çatışmalara kendi çocuklarımızı göndermektense kurşun ve para göndermeyi tercih ederiz” ABD ve müttefikleri de aynen bunu yapıyor.
Haydi, velev ki bilmeden destek sundular peki bu eylemin tüm uluslararası yasalar, normlara ve bir insanlık suçuna denk geldiği apaçık ortaya çıktığında neden desteklemeye devam ediliyor. Neden karşı çıkılmıyor? Durum böyleyse ya cürümün sahibisin veya ortağısın.
Aslında durum tüm açıklığıyla ortada, durumu karıştırarak etkilemeye çalışanlar, ya inşallah öyle değildir diyenler veya aman bana bulaşılmasın modunda mezarlıktan geçince ıslık çalanların laf olsun torba dolsun mihverindeki niyet okuyan, içeriği boş analiz kisvesi altında sunuluyor. Yok, ABD seçimleri, yok Biden ateşkes dedi, yok biden Natenyahu’ya çok kızgın açık oturumlarda niyet okumayı marifet sanan uzman kisvesi altında açık oturum kahramanları konuşmalarıdır.
Bir de bu durumu fırsata dönüştüreceklerini sanan işbirlikçi uyanıklar var onlar başka bir yazı konusu olacak.
Bu denklemde bir de Rusya var. Sahi Suriye hava sahasını kontrol eden Rusya Suriye bombalanınca ne yapıyor? Rusya’nın tavrı bana halk arasında söylenen cümleyi hatırlattı “bir olay olunca görmedim diyeceksin yoksa şahit yazarlar”. İsrail’in tüm saldırılarını görmezden gelen Rusya Tartus üssüne babasının malıymışçasına konmuş durumda!
Yaşamın gerçekliğine bakacak olursak; mayın tarlasında mayına basan eşek ölür, bedeni mayın tarlasında kalır. Kaçakçı ise sadece eşeği kaybeder yeni bir mayın eşeği alır yoluna devam eder.
Sömürge ilişkisinde efendi sömürgeyi iliğine kadar takatten düşüne kadar sömürür. Yeterince verim alamayacak duruma düşünce lütfedercesine gene kendi denetiminde özgürlüğünü lütfederek ebedi köleliğe mahkûm eder.
Tüm bunların ışığında değerlendirmeyi aklıselim okuyucunun ferasetine bırakıyorum.