Oysa bu ülkenin başat sorunlarından bir Kürt sorunudur. 21.yüzyılın ilk çeyreği geride kaldı. Devletlerin neredeyse tümü, etnik farklılıklarına göre yapılanırken, Türkiye halen nüfusun üçte birini oluşturan Kürtleri asimile etmekle meşgul. Halen tek devlet,tek millet, tek bayrak ve tek resmi dili kendi vatandaşına dayatıyor. Nüfusun üçte birini oluşturan Kürtleri sistem için tehlike kaynağı kabul ediyor.Devlet yetkililerinin,Kürtlerin demokratik hiç bir hak kazanımına tahammülü yoktur. Akla ziyan, dünyadaki tüm Kürt kazanımları, tehdit olarak algılıyor. Dolayısıyla Kürt sorunu gündem olmaktan çıkmıyor.
Düşünüyorum da , Kürtler olarak, “ Aha biz de Türküz “ desek, hükümetlerin tepkisi ne olacak. Emin olun ki, bu kez yine hükümetler kabul etmeyecek. Çünkü Türkiye’de hükümetlerin neredeyse tamamı, Kürt sorununu manipüle etmek adına, devlet olanaklarını istismar ediyor. Bu sayede Dünyada eşi, benzeri az görülür yolsuzluklar yapılıyor. Kamudaki istihdamda ciddi ayrımcılık yapılıyor. Milliyetçilik adı altında ülkede şovenist duygular kabarıyor. Bu ırkçı, şoven, çağ dışı zihniyet, ülkenin tüm ekonomik kaynaklarını sömürmeyi kendine hak sayıyor. Hükümetler bu vesile ile tüm devlet kurumlarını, icranın yetkesi altına alıyor. Devletin bekası, bölünme tehlikesi diye diye, talan harekati hiç sona ermiyor. Bu ranta alışmış güçler, Kürt sorunun çözümünü ister mi?
Son üç yıldan beri, vatandaşın alım gücü neredeyse üçte iki olarak düşürüldü. Dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 30-40 bin olmuş. Yoksulluk sınırı 100 bin olmuş. Hükümetin simsarları utanmazca bir şekilde 10.000,00.TL. olan emekli maaşının %22-25 arttırılabileceğini söylüyorlar. Bu utanmazların tuzu kuru. Her biri devletin çeşitli arpalılarından ortalama aylık 500 bin bir milyon gelir elde ediyor. Asgari ücretli, açlık sınırının da altında 17 bine talim etsin. Emekliler açlıktan ölsün. Oysa halkın gerçek gündemi geçim sıkıntısıdır.
Bu ülkede demokrasi sorunu vardır. Hükümet alamadığı belediyeleri kayyum eliyle yönetmeyi alışkanlık haline getirdi. Ya seçim esnasında, yasal bahane ile birinci geleni bertaraf eder, ikinci olduğu için, halkın iradesini gasp eder, ya da görevden alıp kayyum atayarak, halkın iradesini bertaraf eder. Ne de olsa, amaç hizmet değil, rant devşirmektir. Kemal Tahir der ki, “Deveyi yardan uçuran bir tutam ottur.” Aşırı rantçılık bu hükümetin sonunu getirecek. Toplumda gittikçe artan bir memnuniyetsizlik dalga dalga yayılıyor. Hükumete olan güven gittikçe düşüyor. Bu durum hayra alamet sayılmaz!
Ülkede toplantı ve gösteri yapma hakkı, sadece bir kesime aittir. Her gün Filistin için gösteri yapmanın hiçbir sakıncası yoktur. Fakat bu halk kendi sorunları için sokağa çıkamıyor. Vatandaş Kayyum atamasına karşı tepkisini dile getiremiyor. Zamları protesto edemiyor. Halkımızın gündemi, kayyum hukuksuzluğudur. Kayyum atamak yasal olabilir,ama asla hukuki olamaz. Parlamento “tüm erkekler kadındır “ diye bir yasa çıkarabilir. Bu şekli anlamda kanun olur, ama hukuk olmaz. Hukuk sorun çözer, oysa kayyum atamayı düzenleyen yasa demokrasiyi, meşruiyeti ortadan kaldırıyor. Yasalar milli irade ürünü olarak kabul edilir. Halkın iradesini, tercihini kadük hale getiren yasa meşru ve hukuki olamaz. Halkın gündemi bu garebettir.
Bu halkın, işsizlik sorunu var, ekolojik denge sorunu var, demokrasi sorunu var. Fırsat eşitsizliği, adaletsizlik sorunu vardır.Var da var. Halk kendi sorunlarıyla meşgul. Gündem içerdedir. Dışarıda hiç değil. Lütfen halkın gündemine dönelim. 08.06.2024