HABER - Ali Çekdar KORKMA
Halepçe Katliamı, 16 Mart 1988’de Irak’ın Kürt bölgesinde bulunan Halepçe kasabasında Saddam Hüseyin yönetimi tarafından gerçekleştirilen korkunç bir kimyasal saldırıdır. Katliam, Saddam Hüseyin’in Kürtlere yönelik baskı ve yok etme politikalarının bir parçası olan Enfal Operasyonu çerçevesinde gerçekleştirildi. Enfal Operasyonu kapsamında toplamda yaklaşık 200.000 Kürt hayatını kaybetti. Halepçe’deki saldırıda ise yaklaşık 5.000 kişi yaşamını yitirirken, 10.000’den fazla kişi ise yaralandı. Katliamın etkileri ise nesiller boyu süren sağlık sorunlarına ve genetik bozukluklara yol açtı. Bu saldırıda Irak ordusu, Kürt halkına karşı hardal gazı ve sinir gazları gibi kimyasal silahlar kullanmıştır.
HALEPÇE KATLİAMI’NIN SEBEBİ NEYDİ?
Halepçe Katliamı, İran-Irak Savaşı’nın son dönemlerinde gerçekleşti. Saddam Hüseyin yönetimi, Kürtlerin İran ile iş birliği yapmasından şüpheleniyordu. Bu nedenle Kürtlerin yaşadığı Halepçe kasabasına kimyasal saldırı düzenlendi. Saldırının amacı, Kürtlerin direnişini kırmak ve İran’a destek vermelerini engellemekti. Halepçe’deki saldırı, Kürtlere karşı yürütülen Enfal Operasyonu kapsamında yapılan en büyük kıyımlardan biri oldu.
SALDIRI NASIL GERÇEKLEŞTİ?
Saldırı günü Irak Hava Kuvvetleri, Halepçe’yi bombalamaya başladı. İlk saldırılarda konvansiyonel bombalar kullanıldı. Daha sonra ise uçaklardan hardal gazı ve sarin gibi sinir gazları içeren kimyasal bombalar atıldı. Kimyasal maddeler kısa sürede etkisini gösterdi ve binlerce sivil kısa sürede yaşamını yitirdi.
KATLİAM SONRASINDA NELER OLDU?
Katliamdan sağ kurtulanlar ağır sağlık sorunlarıyla karşılaştı. Zehirli gazlara maruz kalan kişilerde kalıcı sağlık problemleri, sakatlıklar ve genetik bozukluklar ortaya çıktı. Uluslararası toplum Halepçe Katliamı’nı insanlığa karşı suç olarak nitelendirdi. Ancak Saddam Hüseyin yönetimi uzun süre bu suçlamaları reddetti.
Halepçe Katliamı, modern tarihte bir hükümetin kendi vatandaşlarına karşı gerçekleştirdiği en büyük kimyasal saldırı olarak kayıtlara geçmiştir. Bu olay, Irak’ın Kürtlere yönelik baskı ve asimilasyon politikalarının en vahşi örneklerinden biri olarak kabul edilmektedir.
