GÜNDEM

Diyarbakır’da uzmandan dikkat çeken uyarı: Çocuk cinayetleri endişe verici derecede artıyor

Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Diyarbakır Şube Başkanı, Uzman Psikolojik Danışman Hayriye Müjde Erçetin, 2022 yılı verilerini paylaşarak çocuk mağduriyetlerinde kayda değer bir artış yaşandığını vurguladı. Erçetin, 8 yaşındaki Narin Güran’ın cinayetinin ardından yaptığı açıklamada, bu tür trajik olayların çocuklar üzerindeki psikolojik etkilerine dikkat çekti.

Abone Ol

AMED TIMES - Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği Diyarbakır Şube Başkanı ve Uzman Psikolojik Danışman Hayriye Müjde Erçetin, 2022 yılı verileri ışığında çocuk mağduriyetlerinde önemli bir artış yaşandığını duyurdu. 2022 yılı itibarıyla, çocukların karşılaştığı olay sayısında 2021'e kıyasla %20,5 oranında bir artış yaşandı. Güvenlik birimlerine suç mağduru olarak başvuran veya getirilen 232 bin 739 çocuğun %58,5'i yaralama, %13,7'si cinsel suçlar, %8,7'si aile düzenine karşı işlenen suçlar, %4,8'i tehdit ve %14,3'ü ise diğer olaylar nedeniyle mağdur olduğunu belirtti.

Çocuk cinayetlerinin artışı derin etkiler yaratır

Erçetin, çocuk cinayetlerinin artışının ve medyada daha fazla görünür olmasının, özellikle kontrolsüz sosyal medya erişimi olan çocuklar üzerinde derin etkiler yarattığını belirtti. Çocuk cinayetleri gibi toplumu derinden sarsan olayların, yeni eğitim-öğretim yılıyla birlikte okullarda ve ailelerde ciddi endişelere yol açabileceğini vurguladı. Bu tür trajik olayların eğitim ortamında psikolojik ve sosyal etkiler yaratabileceğine dikkat çekti.

Erçetin, "Aileler açısından da büyük bir tedirginlik yaşanabilir. Anne ve babalar, çocuklarını okula gönderirken daha temkinli ve endişeli olabilirler. Bu durum, çocuklar üzerinde de baskı yaratabilir ve okula yönelik olumsuz bir bakış açısının gelişmesine neden olabilir. Aileler, çocuklarının güvenliği konusunda okullardan daha fazla talepte bulunabilirler, bu da eğitimciler üzerindeki sorumluluğu artırabilir. Psikolojik olarak da çocuklar bu olaylardan etkilenebilir; okulda ya da okul dışında kendilerini güvende hissetmeyebilir ve bu da onların derslere olan ilgisini azaltabilir. Görüldüğü gibi yaşanan bu süreç sadece okula devam eden çocukları ve ailelerini değil bir bütün olarak tüm toplumu etkileyerek bireylerin güvenliklerine dair ciddi kaygı yaşamalarına neden olmaktadır. Aslında bu durum tam bir toplumsal travma durumudur diyebiliriz.

Şükrü Erbaş’ın dediği gibi

“Yaşama nişanımız çocuklar;

Hangi evde doğarlarsa doğsunlar

Bizim evimizde ölüyorlar…”

Sonuç olarak, çocuk cinayetleri gibi toplumsal travmalar, eğitim-öğretim süreçlerinde hem öğrenciler hem de öğretmenler üzerinde kalıcı etkiler yaratabilir. Okullar, bu tür olayların psikolojik etkilerini en aza indirmek için öğrenciler ve ailelerle daha sıkı bir iş birliği içinde olmalı, gerekli güvenlik tedbirlerini almalı ve öğrencilerin duygusal ihtiyaçlarına yönelik destekleyici programlar geliştirmelidir." dedi.