Bazı şehirler vardır, adını duyduğunuzda aklınıza bir simge gelir. Paris’in Eyfel Kulesi, İstanbul’un Boğazı, Roma’nın Kolezyumu gibi... Diyarbakır denince ise akla gelen en büyük miras, şüphesiz ki ihtişamlı surlarıdır. Ancak Diyarbakır Surları yalnızca bir taş yığını değil, aynı zamanda binlerce yıllık bir hafızanın da bekçisidir.
Tarih sahnesinde Hititlerden Romalılara, Bizans’tan Osmanlı’ya kadar birçok medeniyete ev sahipliği yapan bu kadim şehir, surlarıyla adeta zamana meydan okuyor. Çin Seddi’nden sonra dünyanın en uzun savunma duvarlarından biri olan bu muhteşem yapı, sadece bir koruma kalkanı değil, aynı zamanda şehrin kültürel ruhunun da bir yansımasıdır.
Diyarbakır Surları, karanlık çağların savaşlarını, barış zamanlarının sevinçlerini ve kentin sokaklarında yankılanan hikâyeleri taşlarına işlemiş gibi durur. Burada gezerken sadece bazalt taşlarına değil, aynı zamanda geçmişin ayak izlerine de dokunduğunuzu hissedersiniz. Her burç, her kapı, her taş, bir dönemin sessiz tanığıdır.
Surların en önemli kapılarından biri olan Dağ Kapı, yüzyıllardır şehre giriş çıkışın ana noktası olmuştur. Mardin Kapı, kervanların geçtiği, seyyahların hikâyelerini anlattığı bir geçittir. Urfa Kapı ve Yeni Kapı ise farklı medeniyetlerin izlerini taşır. Üzerlerindeki kitabeler, kabartmalar ve süslemeler, dönemin sanat anlayışını ve mühendislik dehasını gözler önüne serer.
Bugün Diyarbakır Surları UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alıyor. Ancak zamanın, doğanın ve insanın yıpratıcı etkilerine karşı verdiği mücadele sürüyor. Restorasyon çalışmalarıyla bu eşsiz mirasın geleceğe taşınması hedefleniyor. Ne yazık ki, tarihin sayfalarına gömülen birçok eser gibi, bu kadim surlar da ilgisiz kalınırsa yalnızca geçmişin bir hatırası olarak kalabilir. Oysa ki, surların gölgesinde büyüyen her Diyarbakırlı, bu taş duvarların ruhunu içinde taşıyor.
Diyarbakır Surları sadece bir mimari yapı değil, aynı zamanda bir kimliktir. Bir şehrin hafızası, bir halkın geçmişi ve geleceği arasında kurduğu köprüdür. Bugün bu taşlara dokunduğunuzda, yalnızca bir duvara değil, binlerce yıllık bir tarihe temas ettiğinizi unutmayın.
Ve belki de bu yüzden, Diyarbakır Surları sadece bir şehir duvarı değil, zamanın kendisidir.