Diyarbakır Barosu ve Tahir Elçi Vakfı, Tahir Elçi davasında yerel mahkemenin sanık polisler hakkında verdiği beraat kararının İstinaf Mahkemesi tarafından onanmasına ilişkin ortak bir açıklama yaptı. Diyarbakır Barosu’nda düzenlenen toplantıda ortak basın metnini Baro Başkanı Abdulkadir Güleç okudu.
Diyarbakır Barosu Başkanı Abdulkadir Güleç’in açıkladığı metinde, 28 Kasım 2015 tarihinde Baro Başkanı Tahir Elçi'nin menfur bir saldırı sonucu hayatını kaybettiği belirtildi. Soruşturma sürecinde ciddi bir delil toplanmadığı ve olay yerinde güvenlik gerekçesiyle zamanında keşif yapılmadığı ifade edildi. Güleç, "Bir cinayetin aydınlatılması isteniyorsa incelenecek ilk yer olay yeridir," diyerek, soruşturma sürecindeki eksikliklere dikkat çekti.
Olay anına ilişkin görüntülerin kesintisi
Olay anını kaydeden Emniyet Müdürlüğü Foto Film Şubesinin kamera görüntülerinde 12 saniyelik bir kesinti olduğu, bu görüntülerin dosyaya aktarılmadığı ve ısrarlı taleplere rağmen bu durumun açıklığa kavuşturulmadığı belirtildi. Güleç, "Olağan şüphelilerin yargı önüne çıkarılmaması için bütün olanaklar kullanılmıştır," diyerek eleştirilerini dile getirdi.
Davanın kovuşturma süreci ve beraat kararı
Dört yıl süren kovuşturma sürecinde, Diyarbakır Barosu ve diğer katılanların taleplerinin reddedildiği ifade edildi. İlk duruşmalarda dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesine karar verilmesine rağmen, daha sonra bu karardan vazgeçildiği vurgulandı. Mahkemenin, üç polis memuru hakkında beraat kararı verdiği aktarıldı.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı ve anayasa mahkemesi süreci
22 Haziran’da verilen beraat kararının ardından Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi 10. Ceza Dairesi’nin, istinaf taleplerini altı ay gibi kısa bir sürede kesin olarak reddettiği belirtildi. Bu kararın kesin olması nedeniyle, dosyanın Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yoluyla taşınacağı açıklandı.
Tahir Elçi cinayetinin anlamı ve cezasızlık politikası
Metinde, Tahir Elçi’nin öldürülmesinin Kürt hukukçulara ve insan hakları savunucularına yönelik ilk saldırı olmadığı, ancak Elçi’nin kameralar önünde çatışmasızlık çağrısı yaptığı bir anda saldırıya uğramasının bu cinayeti diğerlerinden farklı kıldığı ifade edildi. Devletin elindeki yoğun istihbarat ve olanaklara rağmen faillerin cezalandırılmamasının, "devletin cezasızlık pratiği" olduğu belirtildi.
Adalet ve hukukun üstünlüğüne vurgu
Açıklamada, yargının cezasızlık politikalarını uygulayarak toplumda güvensizlik yarattığına dikkat çekildi. "Hukuk, halkın güvenini kazanmak zorundadır. Adaletin önündeki her engel kaldırılmalı, suçluların korunmasına son verilmelidir," ifadeleriyle adaletin tesis edilmesi için çağrıda bulunuldu.
Tahir Elçi’nin mücadelesi ve toplumsal adalet arayışı
Son olarak, Tahir Elçi’nin çatışmadan uzak, demokratik yöntemlere kapı aralayan tutumuna sahip çıkıldığı ve onun mücadelesinin toplumun adalet mücadelesi olduğu ifade edildi. "Adalet, gecikmeden tecelli etmeli, suçlular bir an önce cezalandırılmalıdır," ifadeleriyle, davanın cezasız kalmaması gerektiği vurgulandı.