Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti), PKK lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecride karşı "Adalet Girişimi" oluşturdu. Eylül ayında Diyarbakır'da başlatılan girişim, siyasetçiler, avukatlar ve insan hakları aktivistlerinden oluşuyor. DEM Parti, tecrit uygulamasının kamuoyunda daha fazla tartışılmasını sağlamak için çeşitli siyasi partilerle görüşmeler gerçekleştirdi. MHP lideri Devlet Bahçeli'nin tecridin varlığını TBMM kürsüsünden kabul etmesi, girişimin amacını karşıladığı belirtiliyor.
DEM Parti, tecrit uygulamasının 43 aydır sürdüğünü vurgulayarak, siyasi partilere ve sivil toplum kuruluşlarına bu durumu anlattıklarını belirtti. Geçtiğimiz günlerde MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin TBMM kürsüsünden tecridin varlığını kabul etmesi, girişimin amacını karşıladığı ifade edildi.
DEM Parti, daha önce Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğü için çeşitli eylemler düzenlemişti. Bu kapsamda, 1 Şubat'ta başlayan "Büyük Özgürlük Yürüyüşü" ile dikkat çekmiş, ayrıca 13 Ekim’de Diyarbakır’da “Tecride Karşı Özgürlük Mitingi” düzenlemek istemişti. Ancak Diyarbakır Valiliği, eylem yasağı getirerek mitingi engellemişti.
Girişim kapsamında yapılan görüşmelerin detayları hakkında bilgi veren DEM Parti, randevu taleplerini kabul eden her siyasi partiyle görüşüldüğünü ve bu konuda basına yansıma kaygısı taşıdıklarını belirtti. Bahçeli'nin konuşmasının ardından, artık tecridin aleni olarak kabul edildiğini ifade eden parti, Türkiye'nin tecridi ve umut hakkını tartışmaya başladığını vurguladı.
DEM Parti kaynakları, tüm siyasi partilerin adalet başlığında buluşması gerektiğine inandıklarını belirtirken, MHP ile herhangi bir görüşme yapılmadığını da ekledi. Tecrit uygulamasının sona ermesi gerektiği düşüncesiyle, bu konuda adımlar atılması için kamuoyunu bilgilendirmeyi amaçladıkları ifade edildi.
Ayrıca DEM Parti kaynaklarına göre, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, Türkiye’ye Öcalan’ın “umut hakkı” tanınması ve tecritin kaldırılması için eylül 2025’e kadar süre verdi. DEM Parti kurmayları, AİHM kararlarının uygulanmasının demokratik toplum ilkeleri açısından zorunlu olduğunu hatırlattı.